18 Mart 2008 Salı

Olmayan kurs gerekçe sayıldı




Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın hazırladığı iddianamede, TBMM mescidinde Kur’an Kursu açıldığı iddiası var. Bu iddianın kaynağı ise Arınç'ın döneminde yalanlanan bir habere dayanıyor.
Çok bilinen bir hikâye olmasına rağmen, tam yerine rast geldiği için yeniden yayınlamakta herhalde bir sakınca olmaz... Hikâye dediğim; "kurt ile kuzu"nun hikâyesi... Malûm, "kurt"un biri dereden su içerken, uzaktan "minik bir kuzu" gelmiş yanına... Tam su içmeye eğilmiş ki; kurt, "suyumu bulandırıyorsun" demiş... Minik kuzu, yumuşak bir sesle; "Ama kurt amca; sen yukarıdasın, ben aşağıdayım, suyunu nasıl bulandırabilirim ki?.." demiş... Kurt, "kuzu haklı" demiş; "Onu yemek için bir başka sebep bulmalıyım"... Derken, aklına gelmiş; "Ama geçen yıl, işte şuradaydın ve suyumu bulandırmıştın!"... Kuzu, "imkânsız" demiş; "Burada olmam imkânsız... Çünkü geçen yıl, ben henüz doğmamıştım bile!"... Kurt, "eyvah" demiş; "baltayı yine taşa vurduk... En iyisi mi, daha inandırıcı bir sebep bulayım!"... Bulmuş da... "Tamam, şimdi hatırladım" demiş; "Geçen yıl suyumu bulandıran senin annendi!.. Ha sen, ha senin annen!.. Ne farkeder ki?.. Boşuna çabalama?.. Ayağıma kadar gelmişken, hiç bırakır mıyım seni?.. Yaklaş yanıma!.. Şurada, hiç kimse yokken, bir güzel parçalayıp yiyeyim seni!" Dedim ya, tam yerine rast geldi, ben de bu hikâyeyi anlattım... Zira, "günün mânâ ve ehemmiyeti"ne en uygun hikâye bu!.. Görüyorsunuz ya; Kurt, "kuzuyu yemeyi" kafasına koymuşsa, "bahane üstüne bahane" uyduruyor!.. Kuzunun "suyun aşağısında" bulunmasının, dolayısıyla suyu bulandırmasının imkânsız olmasının hiç önemi yok!.. "Geçen yıl henüz doğmamış olması"nın da hiçbir önemi yok!.. "Kuzuyu yemeyi" kafasına koymuş ya, "anne"sini bahane gösteriyor!.. O da olmasaydı; Herhalde "başka bahaneler" bulurdu!.. TBMM’DE OLMAYAN KUR’AN KURSU! İşte bu hikâye, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti hakkında açtığı "kapatma dâvâsı"nda kaleme aldığı "iddianame" ile birebir örtüşüyor!.. Dikkat ettiyseniz; Başsavcı'nın iddialarında "somut olaylar"dan ziyade, "medya haberleri"ne dayalı, yalanlanmış "soyut iddialar" var!.. Hem de, "olmayan şeyler"le ilgili iddia!.. Alın size, muhabirimiz Kenan Kıran'ın ortaya çıkardığı çarpıcı bir örnek... Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya, hazırladığı iddianamede, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) mescidinde Kur’an Kursu açıldığını öne sürmüş!.. İddianamenin 57. sayfasında, “Bülent Arınç’ın başkanlığını yaptığı TBMM’nin mescidinde Kur'an Kursu açıldığının yazılı basında yer aldığı” belirtiliyor. Söz konusu iddia, Meclis Eski Başkanı Bülent Arınç’ın, laikliğe aykırı 5. eylemi olarak gösterilmiş. Gelin, görün ki; TBMM mescidinde Kur’an Kursu açıldığına yönelik kartel gazetelerinde yer alan haber, hem dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç, hem de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yalanlanmıştı. Bülent Arınç, 3 Temmuz 2005 tarihinde, CHP Denizli Milletvekili Mehmet U. Neşşar’ın, “TBMM kampüsünde yer alan Cami’de Kur’an Kursu açıldığına” ilişkin soru önergesini cevaplandırmış ve “Yaz Kur’an Kursu açma yetki ve görevi Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait olup, TBMM Başkanlığı’nın yaz Kur’an kursu açması söz konusu değildir. Şu anda TBMM kampüsünde Diyanet İşleri Başkanlığı’nca açılmış bir yaz Kur’an Kursu yoktur” demişti. Ama, Başsavcı ne demiş; "Başkanlığını yaptığı TBMM'nin, mescidinde Kur'an Kursu açıldığının yazılı basında yer aldığı..." (Ek, 60) Tamam, "yazılı basın"da yer almış... Üstelik, CHP'li milletvekili tarafından "soru önergesi" de verilmiş!.. İyi, hoş da; Bu iddiaların "asılsız" oluğu da açıklanmış birader!.. Bu, "ne saçma suçlama"dır ki; "gazete kupürleri" delil olarak kabul edilmiş ama "Arınç'ın cevabı"na hiç yer verilmemiş!.. Bence, "sadece bu sebeple" bile, bu iddianame "yok hükmünde" sayılıp, hemen çöpe atılmalıdır!..

Hiç yorum yok: